LEVANTEN GERÇEĞİ

İzmir'in cömertliği Levantenleri çekti


19. yüzyılda İzmir'deki Levantenler, yerel halkın ödemek zorunda olduğu vergiden muaf bulunduklarından, ekonomik anlamda büyük bir avantaja sahipti



Levanten toplumunun İzmir'deki yaşamı rahat ve yaptığı ticaret sorunsuzdu. Bu nedenle Levantenler İzmir'de yaşamayı tercih ediyordu.

19. yüzyılda İzmir Levanten toplumunu anlamak, onların Osmanlı ülkesinde bulunma sebeplerini anlamakla yakından ilgilidir. Levanten toplumu, ticaretle uğraşan bir toplumdu. Yaptıkları iş, Anadolu'da varolan tarımsal ürünleri yerel üreticiden, yani büyük çoğunlukla Türk, yer yer Rum ve Ermenilerden alarak Avrupa pazarlarına satmaktı.
Ancak Levanten tacirlerin geleneksel ticaret erbabından ciddi farkları vardı. Bu kişiler, ürünü zaten ekonomik sıkıntı içindeki üreticiden çok ucuza almakta ve bu şekilde elde ettikleri yüksek kar marjına ilaveten yüzde üç gibi komik bir gümrük vergisi ödemekteydiler. Yani içinde bulundukları piyasa koşulları çok iyiydi.

Osmanlı ülkesinde yaşamalarından dolayı yerel halkın ödemekle yükümlü olduğu tüm vergilerden de muaftılar. 16. yüzyıldan beri, kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklar, konsolosluklar nezdinde çözülüyordu. İstanbul hükümetinin ya da İzmir Valiliği'nin işlerini engelleyici girişimlerde bulunması asla söz konusu değildi. Tam tersine, Osmanlı hükümeti çoğu zaman kendi yasalarını dahi çiğneyerek Levanten tüccarlara yardımcı olmaktaydı.

'TATLISU FRENKLERİ'
Levanten toplumunun İzmir'deki yaşamı bu denli rahat ve yaptığı ticaret bu denli sorunsuz yürüdüğü için kazandığı para da doğal olarak tatlı bir para oluyordu. Kolay kazanılmış para ise sahibini yoldan çıkarmaya oldukça müsaitti. 1854 yılında E. C. G. Murray adlı İngiliz seyyah, nihayet, İzmir'de yaşayan Levantenlerle ilgili şu tespiti yapıyordu:
"Gerçek, İzmir'deki Avrupalıların enikonu zıvanadan çıktıklarıdır. Burada her birey kendini adeta bir kral saymaktadır ki gerçekten de bir bakıma öyle gibidir. Bunlar, kendilerini, yaşadıkları ülkenin insanlarının, geleneklerinin ve yasalarının üstünde tutar ve bunları rahatlıkla çiğnerler... Böylece İzmirli (Levanten) tüccar, sonuçta gurur, küstahlık ve öfkenin ilginç bir karışımı haline gelmiştir. (...) Özetlemek gerekirse, aslında yerel yasaların onları biraz daha iyi bir düzen içinde hareket etmeye zorlayabilmesi halinde, İzmirli Levantenlerin belki de iyi bir toplum oluşturmaları beklenebilirdi. Bugün ise bunlar, gerçekten tatlı su Frenkleridir... Hem de pek te temiz sayılamayan cinsinden."
Buradaki 'tatlı su Frenkleri' ifadesi, yıllar yılı Osmanlı Levantenlerini tanımlamak için kullanılan bir ifade olarak belleklere kazınmıştır.

GEZGİNİN SÖZLERİ
Bir diğer gezgin, Francis Herve ise 1837 yılında yayınladığı gezi notlarında tipik bir İzmirli Levanteni şöyle tarif etmekteydi:
"Tipik Levanten, hiçbirini iyi bilmeden pek çok yabancı dili kötü ve yanlış konuşabilen kişidir... Levanten, aynı zamanda çıkarını son derece iyi bilen bir kişidir ve herhangi bir olanak bulduğunda ya sizinle pazarlığa girişmek ya da tek bir gün içinde bile çok değer değiştirebilen paranız üzerinden bir kazanç elde etmek fırsatını kaçırmayacaktır. Herhangi bir nedenle yararlarıyla bağdaştıramadığı durumlarda, sorularınızı karşılamaktan kaçınır. Yanıtları genellikle kaçamaklıdır. Buralarda benimsedikleri doğu adetleri sonucu, Avrupalı tacirlerle karşılaştırıldıklarında Levantenlerin tembel oldukları, buna karşılık gösterişe son derece merak saldıkları görülür."
Elbette Avrupa'dan gelen seyyahların kendi soydaşları hakkında edindikleri bu izlenimlerdeki olumsuz görüntü, istisnaların da olabileceği gerçeğini unutturmamalıdır. Levanten toplumunun yapısında kendini gösteren bu durum, insan tabiatının kaçınılmaz bir sonucu olarak yorumlanmalıdır. Bunca rahat ve serbestlik, herhangi bir toplumu da benzer yapıya büründürebilecektir.
http://www.kemeraltı.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder